İşçinin işverene ait işyerinde veya işyeri dışında işin yürütülmesi için yapılan çalışmalar sırasında yaralanmasına, ölümüne veya ruhsal açıdan zarara uğramasına neden olan olaylara iş kazası denilmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre iş kazası sayılan haller şunlardır:
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3.maddesine göre iş kazası; “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır.
İş Kazasının Unsurları Nelerdir?
Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için dört unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlar;
İş Kazası Halinde Yapılması Gerekenler Nelerdir?
İş kazasının meydana gelmesi halinde işçi ve işverenin kanundan doğan bazı yükümlülükleri bulunmaktadır ve bunların yerine getirilmemesi halinde tarafların sorumluluğuna neden olmaktadır. Bu nedenle iş kazasının meydana gelmesi halinde:
Gerekli incelemeleri yapan Sosyal Güvenlik Kurumu, meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığını ve tarafların kusur durumunu düzenleyen bir inceleme raporu düzenler. Bu raporda olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi halinde hak sahibi, iş mahkemesinde tazminat davası açabilir.
Meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemişse hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği iş kazasının tespiti davası açılmalıdır. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Meydana gelen olay, İş kazasının tespiti davası sonucunda iş kazası olarak sonuçlanır ve kesinleşirse yaralanma halinde işçiye, ölüm halinde ölenin hak sahibi yakınlarına SGK tarafından düzenli bir gelir bağlanır. Bağlanan gelirin belli bir kısmı, tazminat davasında talep edilen tazminat miktarından indirilir.
İş Kazası Geçiren İşçiye Sağlanan Haklar Nelerdir?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 16.maddesine göre iş kazası geçiren işçiye sağlanan haklar şunlardır:
Geçici İş Göremezlik Ödeneği Nedir?
Geçici iş göremezlik, sigortalının iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulu raporlarında belirtilen istirahat süresince geçici olarak çalışamama halidir. Geçici iş göremezlik ödeneği; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya, geçici iş göremezlik süresi boyunca SGK tarafından verilen ödenektir.
İş kazası halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği,
Sürekli İş Göremezlik Ödeneği Nedir?
Sürekli iş göremezlik ödeneği, iş kazası geçiren işçinin yapılan tedavi sonucu tamamen iyileşmemesi durumunda meslekte kazanma gücünden yoksun olması nedeniyle bağlanan gelirdir. Meslekte kazanma gücünün kayıp oranı, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespiti İşlemleri Yönetmeliğindeki cetvele göre belirlenir.
İş kazası sonucunda sağlık kurulu tarafından verilen raporlara istinaden SGK sağlık kurulu tarafından meslekte kazanma gücünü en az %10 oranında kaybeden işçiye, geçici iş göremezlik ödeneğinin sona erdiği tarihten itibaren sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanır.
Meslekte kazanma gücünün %10 ile %99,9 arasında kaybedilmesi halinde işçiye, sürekli kısmi iş göremezlik geliri bağlanır. Eğer işçi meslekte kazanma gücünün %100’ ünü kaybetmişse sürekli tam iş göremezlik geliri bağlanır ve aylık gelirinin %70’i oranında hesaplanır. Ancak işçi başkasının bakımına muhtaç ise bu gelir aylık kazancının %100 oranında hesaplanır.
Sürekli iş göremezlik geliri bağlanan işçinin işinden ayrılmasına gerek yoktur, tedavisinin bittiği hekim tarafından rapor edildikten sonra çalışmaya devam edebilir.
Sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanan işçinin malullük oranında artış olduğu takdirde verilen ödenek yeniden hesaplanır. Ancak yapılan kontroller sonucu malullük oranının sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanmasını gerektiren sınırın altında kaldığı tespit edilirse ödenek kesilmektedir.
Malul ve Malullük Aylığı Nedir?
Çalışma gücünün veya iş kazası sonucu, meslekte kazanma gücünün %60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurullarınca tespit edilen işçiye “malul” denir. Kurumca yetkilendirilmiş sağlık kuruluşlarındaki kurullar tarafından düzenlenen raporlara dayanarak çalışamayacak durumda malul olduğu tespit edilen işçiye bağlanan aylığa ise malullük aylığı denilmektedir. Düzenlenen rapora göre çalışma gücünün %60’ını kaybetmediği belirtilerek malul sayılmayan sigortalı bu karara karşı Yüksek Sağlık Kurulu nezdinde itiraz edebilir. Yüksek Sağlık Kurulunun kararına karşı yargı yolu açıktır.
Malullük Aylığı Bağlanmasının Şartları Nelerdir?
Malul sayılan sigortalıların malullük aylığından faydalanabilmeleri için;
Malullük Oranının Değişmesi Durumunda Malullük Aylığı Ne Olur?
Sağlık kontrolleri, sağlık kurulunca ihtiyaç duyulması halinde ya da sigortalının kendisinin veya hak sahiplerinin itirazları sonucunda yapılır. Yapılan kontrol muayenesi sonucu düzenlenen raporda;
İşçinin çalışma gücünün ya da meslekte kazanma gücünün kayıp oranı %60’ın altına düştüğü tespit edildiği takdirde ise malullük aylığı kesilmektedir.
İş Kazası Geçirdim Tazminat Alabilir miyim?
İşverenin gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemleri almaması nedeniyle meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle işverenin tazminat sorumluluğu ortaya çıkar. Bu nedenle iş kazası nedeniyle maddi ve manevi zarara uğrayan işçinin tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.
Maddi tazminat miktarı hesaplanırken işçinin iş kazası olmasa idi elde edebileceği gelir hesaplanarak, uğramış olduğu iş gücü kaybı nedeniyle mevcut durumda elde edeceği gelir arasındaki fark tespit edilir. İş kazalarında tazminat hesaplamasına etki eden en önemli faktörler işçinin ücreti, maluliyet oranı, yaşı ve kusur oranıdır. Maddi tazminat davasında tazminat miktarı hesaplanması teknik ve detaylı bir konudur, bu nedenle işçinin ücret miktarının ispatı ve kusur oranı bakımından alanında uzman bir iş kazası avukatından yardım almakta büyük fayda olacaktır.
Manevi tazminat hesaplanmasında ise iş kazası nedeniyle uğranılan elem ve ıstırabın büyüklüğüne göre hâkim tarafından takdiri olarak tazminat miktarı belirlenmektedir.
Ölümle sonuçlanan iş kazasında hayatını kaybeden işçinin yakınları, vefat eden işçinin maddi desteğinden yoksun kalırlar, bu durumda vefat eden işçinin yakınları, yoksun kaldıkları maddi desteği alabilmek için işverene veya iş kazasında kusuru bulunanlara karşı destekten yoksun kalma tazminatını talep edebilirler.
İş kazaları veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk bir dava şartı değildir, doğrudan iş mahkemesinde dava açılabilir.
İş Kazası Tazminat Davası Kime/Kimlere Karşı Açılabilir?
İş kazası nedeniyle açılacak tazminat davaları, hem asıl işverene hem de tüm alt işverenlere karşı açılabilir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin E. 2016/15802, K. 2017/3195 sayılı kararında; “..meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler” demektedir.
Böylelikle işçi, işverenlerden birinin iflas etmesi veya tasfiye olması gibi durumlara karşı korunmaktadır.
İş Kazası Tazminat Davası Açma Süresi ve Zamanaşımı
İş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren on yıl içerisinde tazminat davası açılmalıdır. Bununla beraber iş kazası nedeniyle ceza davası açılmışsa ve ceza davasının zamanaşımı süresi daha fazla ise ceza davası zamanaşımı süresi uygulanır. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus iş kazası nedeniyle maluliyet oranının kesin olarak tespit edilememesi durumunda ve maluliyetin artması halinde zamanaşımı süresi maluliyetin kesin olarak tespit edildiği son rapor tarihinden itibaren işlemeye başlar.
İş Kazalarında SGK Denetimi Süreci
İş kazaları, görülme sıklığı ülkeden ülkeye ve sektörden sektöre değişmekle birlikte, çalışma hayatının gerçeklerinden birisidir. Önleyici tedbirlerle kazaları azaltmak veya tahribatını minimize etmek mümkün olsa da tamamen ortadan kaldırmak maalesef mümkün olamamaktadır.
Bir iş kazasının madden ve manen en büyük mağduru şüphesiz işçidir. Fakat zarar sadece işçinin şahsıyla sınırlı kalmamakta, işçinin ailesini, işvereni, işyerini ve devleti de ilgilendiren çok boyutlu sonuçlar doğurmaktadır. Bu kamusal niteliği gereği bir iş kazasının meydana gelmesiyle birlikte, konuya devlet de müdahil olmaktadır.
İş kazalarında devletin müdahalesi idari ve adli olmak üzere iki başlıkta söz konusu olmaktadır. Burada, iş kazalarına idari müdahale kapsamında yer alan SGK denetimi üzerinde duracağız.
SGK neden iş kazalarına müdahil olur?
Sosyal Güvenlik Kurumu, esas itibariyle bir sosyal sigortacılık faaliyeti yürütmektedir. Bu kapsamda zorunlu sigortalılık ilkesi doğrultusunda kişileri belirli risklere (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük, yaşlılık, ölüm) karşı sigortalamakta, bu risklere maruz kalan kişilere de gerekli yardımları yapmaktadır. İş kazası da bu risklerden birisi olup, kazaya maruz kalan sigortalılara SGK tarafından;
SGK bu yardımları yapmakta fakat bu arada kaza olayı ile ilgili olarak bazı sorulara da cevap bulma adına inceleme ve soruşturma yürütmektedir. Bir iş kazası ile ilgili SGK’nın cevap aradığı sorular şunlardır;
SGK tarafından iş kazası ile ilgili yürütülen denetim ve soruşturma kapsamında yukarıdaki soruların cevapları araştırılmaktadır. Her bir sorunun net bir şekilde cevaplandırılmasıyla birlikte SGK denetim süreci de tamamlanmış olmaktadır
SGK Denetimi Aşamaları
SGK’nın bir iş kazası olayıyla ilgili denetim süreci, esasında kaza olayından haberdar olmasıyla başlamaktadır. SGK kaza olayından, işverenin kazadan sonraki üç işgünü içerisinde kuruma elektronik ortamda vermiş olduğu İş Kazası ve Meslek Hastalığı Bildirim Formu sayesinde veya ihbar, şikayet vb. şekilde haberdar olmaktadır.
Kaza olayını üç işgünü içerisinde SGK’ya bildirmeyen işveren hakkında 6331 sayılı Kanun kapsamında 6.966 liradan 20.898 liraya kadar idari para cezası uygulanmaktadır (2022 rakamlarıyla).
Kaza olayından haberdar olan SGK’nın yapacağı işlemleri sırasıyla aşağıdaki şekildedir:
Yukarıdaki ilk üç maddede belirtilen süreç sonrasında iş kazası dosyası denetim için dosya Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına gelir. SGK Müfettişi, kendisine gelen iş kazası dosyasını inceledikten sonra işverene bir tebligat göndererek işyeri kayıt ve belgelerini talep eder. Bunlar;
Bu belgelerin Müfettişe 15 gün içerisinde ibraz edilmesi gerekir. Aksi halde 5510/102.Md. gereği 3 ila 12 asgari ücreti tutarı kadar idari para cezası uygulanması söz konusu olacaktır.
4. Kayıt incelemesi ve ifadeler: SGK Müfettişi kendisine ibraz edilen işyeri kayıt ve belgelerini sadece kaza olayı ile sınırlı olarak inceler. Bu arada gerekli görürse kaza mahallinde inceleme yapar. Aynı zamanda kazaya uğrayan sigortalının, görgü tanığı olan diğer işyeri çalışanlarının, işverenin ve diğer ilgili kişilerin yazılı ifadelerini alır. İşyeri kayıtları incelenirken özellikle;
hususlarına bakılmaktadır. İşyeri kayıtlarındaki bilgilerle taraflardan alınan ifadeler arasında çelişkiler bulunması halinde bu çelişkilere ilişkin tarafların ifadeleri de ayrıca kayda geçirilir.
5. Raporun düzenlenmesi ve tebligat: SGK Müfettişi tarafından iş kazası soruşturması/denetimi bitirildikten sonra konuyla ilgili inceleme raporu düzenlenir ve Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına sunulur. Rapor Okuma Komisyonu tarafından kontrol edilen rapor, gereği yapılmak üzere ilgili il müdürlüğüne (ünite) gönderilir. Genel olarak iş kazasıyla ilgili olarak Müfettiş raporlarında şu tespitlere yer verilir;
Müfettiş raporunun işverene yansımaları
İş kazası ile ilgili olarak düzenlenen Müfettiş raporu, SGK tarafından sigortalı ve özellikle de işveren hakkında yapılacak işlemlere esas oluşturmaktadır. Müfettiş raporunda, kazalı olarak bildirilen kişinin sigortalı sayılmayacağı veya olayın iş kazası olarak kabul edilemeyeceği yönünde bir tespit varsa, SGK tarafından dosya kapatılmakta, kazalıya yardım yapılmamakta ve işverene de herhangi bir yaptırım uygulanmamaktadır.
Müfettiş raporunda, kazaya maruz kalan kişinin sigortalı olduğu, yasal süresinde SGK’ya bildirildiği, olayın iş kazası sayılacağı, kaza olayında işverenin, sigortalının veya üçüncü bir kişinin kastı, kusuru bulunmadığı ve işyeri kayıtlarının da usulüne uygun düzenlendiği tespiti varsa, sigortalıya gerekli yardımlar yapılacak fakat işverene herhangi bir yaptırım uygulanmayacaktır. Ancak gerçek durum her zaman bu şekilde cereyan etmemekte, işyeri kayıtlarında sorunlar tespit edilebildiği gibi kaza olayı ile ilgili olarak da işverene (ve kusuru varsa sigortalı ve üçüncü kişilere) kusur oranı verilmektedir. Bu durumda kayıtlardaki usulsüzlükler sebebiyle idari para cezaları söz konusu olduğu gibi kusur oranı esas alınarak SGK tarafından işverene rücu davası açılmaktadır. Yani kurum tarafından sigortalı veya hak sahiplerine yapılan yardımlar ve bunların peşin değeri, kusuru oranında işverene yüklenmektedir. (5510/21.Md.)
Müfettiş raporlarında görülen diğer bir tespit de kazaya uğrayan sigortalının yasal süresi içerisinde SGK’ya bildirilmemiş olmasıdır. İşe başlamadan önceki gün veya inşaat, balıkçılık ve tarım işyerlerinde en geç işe başladığı gün SGK’ya bildirilmemiş bir sigortalı kazaya uğramışsa ve bu durum Müfettiş raporuyla tespit edilmişse, kaza olayında işverenin sorumluluğu bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, SGK tarafından yapılan ve ilerde yapılacak giderlerin peşin değeri doğrudan işverene yüklenir. (5510/23.Md.). İş kazalarında ve kaza ile ilgili SGK teftişlerinde işverenler için en ağır yaptırımlardan birisi budur. Dolayısıyla özellikle de tehlike derecesi yüksek işlerde, sigortasız olarak personel çalıştırmak işverenler açısından çok büyük bir riski üstlenmek anlamına gelmektedir.
İş kazalarıyla ilgili olarak işverenlerin en önemli sorumluluğu elbette kazaları önlemek için alınması gereken tüm tedbirleri almak ve çalışanlarını bu konuda bilinçlendirmektir. Fakat bütün bu tedbirlere rağmen kaza olayı gerçekleşmişse, bundan sonraki idari ve adli sürecin iyi yönetilmesi de bir o kadar önemlidir. Özellikle Müfettiş denetimi sürecinde hazırlıklı, açık ve şeffaf bir performans sergilenmesi önem taşımaktadır. Bu aşamada yanlış yönlendirmelerle işverenin atacağı hatalı bir adım, daha sonra telafisi çok güç sonuçlar doğurabilmektedir.