Taksirle insan öldürme, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir kusurlu davranış ile öngörülebilir nitelikte bir neticenin “öngörülemeyerek” bir kimsenin hayatına son verilmesidir. Bilinçli taksirle insan öldürme ise yapılan kusurlu davranış ile bir kimsenin ölebileceğinin fail tarafından “öngörülmesine” rağmen, şansa veya kişisel becerilere güvenilerek davranışın yapılmasıdır. Taksirle ölüme neden olma suçu, ‘Hayata Karşı Suçlar’ bölümünde TCK md. 85’te düzenlenmiştir.
İster basit taksirle öldürme suçu, isterse bilinçli taksirle öldürme suçu olsun; her iki halde de failin ortaya çıkan “insan öldürme” sonucunu istememesi halinde taksirli sorumluluk meydana gelir. Fail, “insan öldürme” neticesini bilerek ve isteyerek fiili gerçekleştiriyorsa taksirle öldürme suçu değil, kasten öldürme suçu söz konusu olur. Taksir ile işlenen fiil neticesinde ölüm meydana gelmez ve mağdur yaralanırsa taksirle yaralama suçu işlenmiş olur.
Taksirle Öldürme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 85.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
“Taksirle öldürme
Madde 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde belirtilmiştir.
Taksir ise TCK’nın 22. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
Madde 22- Taksir
(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
II.SUÇUN UNSURLARI
1. Fail
Taksirle öldürme suçu fail bakımından herhangi bir özellik göstermez. Herkes bu suçun faili olabilir.
2. Mağdur
Taksirle öldürme suçunun mağduru yaşayan bir insan olabilir. Henüz doğup da anne karnından tamamen ayrılmamış cenin bu suçun mağduru olamayacağı gibi, beyin ölümü gerçekleşmiş olan bir kimse de bu suçun mağduru olamayacaktır. Mağdurluk ve faillik aynı kişide birleşmeyeceğinden, suçun mağduru fail dışında bir kimse olacaktır.
3. Suçun Konusu
Bu suçun maddi konusu somut olaydaki bireyin yaşamıdır. Suçun maddi konusu insan yaşamı olduğuna göre yaşamın ne zaman başlayıp ne zaman bittiği konusunun da açığa kavuşturulması gereklidir.
4. Hareket
Kanun Koyucu, taksirle öldürme suçunda, ölüm sonucunu meydana getirecek harekete ilişkin özel tanımlama yapmamış, sınır getirmemiş, sonucu tanımlamakla yetinmiştir. Dolayısıyla taksirle öldürme suçu “serbest” hareketli bir suçtur. Failin, başka bir kimsenin ölümüne sebep olan herhangi bir hareketi taksirle gerçekleştirmiş olması yeterlidir.
Failin hareketinin icrai nitelikte olabileceği konusunda şüphe bulunmamakla birlikte; ihmali nitelikteki taksirli hareketin bir kimsenin ölümüne sebep olması halinde, failin taksirle öldürme suçundan dolayı sorumlu olup olmayacağı tartışmalıdır. Yargıtay da verdiği kararlarda, alması gereken önlemleri almayarak somut olaydaki sonuca sebep olan kimsenin davranışının taksirle öldürme suçunu oluşturduğuna karar vermek suretiyle, taksirle öldürme suçunun ihmali hareketle de işlenebilmesini kabul etmiştir.
5. Netice
Taksirle öldürme suçu bir “zarar” suçudur. Yani, failin belirli bir hareketi yapması suçun oluşması ve failin tamamlanmış bir suçtan dolayı cezalandırılması için yeterli değildir. Bunun için, failin gerçekleştireceği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın TCK’nın 85. maddesindeki kanuni tanımda öngörülen “ölüm” sonucuna sebep olması gereklidir. Taksirli suçlarda teşebbüs cezalandırılmadığından (TCK m. 35/1), ölüm sonucu meydana gelmedikçe kişinin dikkat ve özen yükümüne aykırı olarak gerçekleştirdiği davranış sebebiyle taksirle öldürme suçundan dolayı herhangi bir sorumluluğuna gidilemeyecektir. Buna karşı taksirli davranış somut olayda bir kimsenin yaralanmasına sebep olmuşsa, failin taksirle yaralama (TCK m. 89) suçundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir.
6. Nedensellik Bağı
Failin gerçekleştirdiği ve ölüm sonucuna sebep olan taksirli hareketin failin iradesinin ürünü olması gereklidir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere, ölüme sebep olan taksirli hareketin iradi olması ve ölüm sonucuyla iradi hareket arasında nedensellik bağının bulunması gereklidir.
B. MANEVİ UNSUR
Suçun manevi unsuru “taksir” olarak düzenlenmiştir. TCK’nın 22. maddesinin 2. fıkrasında taksir, “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hali bilinçli taksir olarak tanımlanmış ve suçun bilinçli taksirle işlenmesi, taksire göre cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
Taksirle öldürme suçunun meydana gelmesi bakımından, failin eylemini taksirle veya bilinçli taksirle gerçekleştirmiş olması arasında, eylemin yaptırımı dışında bir fark bulunmamaktadır. Suçun bilinçli taksirle gerçekleştirilmesi halinde, Kanunda taksirle öldürme suçuna öngörülen ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır (TCK m. 22/3).
Belirtildiği üzere, TCK bilinçli taksiri kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi olarak tanımlanmıştır. Öğretideki genel kabule göre, fail kanuni tanımdaki sonucun meydana gelebileceğini öngörmekte ancak bu sonucun meydana gelmesini istememekte ve gerçekleşmemesi için de bütün gayretini göstermektedir; bununla birlikte failin bütün gayretine rağmen öngörülen, ancak gerçekleşmesini istemediği sonuç meydana gelmektedir. Bir olayda failin bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü için, somut olayda failin, öngördüğü sonucu istemediğini gösteren somut dayanakların varlığı gereklidir. Failin öngördüğü sonucu istememesinin dayanağı, talih, bilgi, yetenek, deneyim vb. sebepler olabilir.
C. SUÇU ETKİLEYEN NEDENLER
1. TCK’nın 85. Maddesinin 2. Fıkrasında Taksirle Gerçekleştirilen Davranış Sonucunda Birden Fazla Kişinin Ölmesi, ya da Bir veya Birden Fazla Kişinin Ölümü ile Birlikte Bir veya Birden Fazla Kişinin Yaralanması
Esasen Kanun Koyucu burada özel bir içtima hali düzenlemiş ve tek bir taksirli davranışın fıkrada belirtilen sonuçlardan birisine sebep olması halini daha ağır olarak cezalandırmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde birden fazla kişinin ölmesi halinde uygulama açısından herhangi bir sorun olmamakla birlikte, bir kişinin ölümü ile bir veya birden fazla kişinin yaralanması halinde nasıl uygulama yapılacağı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira bilinçli taksire ilişkin öngörülen istisna (TCK m. 89/5) dışında taksirle yaralama suçunun (TCK m. 89) soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlıdır. Yaralanan veya yaralananların şikâyetçi olmadığı durumlarda Yargıtay failin 85. maddenin 2. fıkrasından değil, 1. fıkrasından sorumlu tutulabileceğini kabul etmektedir.
Taksirli davranışın bir kişinin ölümü ile bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olması halinde, 85. maddenin 2. fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için yaralanmanın derecesi önemli değildir. Bu yaralanma veya yaralanmalar basit de olsa bu fıkra hükmü uygulanabilecektir. Yaralanmanın derecesi sadece fıkrada öngörülen alt ve üst sınırlar arasındaki somut cezanın saptanmasında dikkate alınabilecektir.
2. Ölüm Sonucuna Bilinçli Taksirle Sebep Olunması
Kanun Koyucu bilinçli taksiri tanımladığı TCK’nın 22/3. maddesinde, bütün taksirli suçlar bakımından genel bir cezanın artırılmasını gerektiren hal öngörmüştür. Dolayısıyla incelenmekte olan suç tipi bakımından hâkim, ölüm sonucuna neden olan davranışın bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini saptarsa TCK’nın 85. maddesine göre belirleyeceği cezayı 22/3. maddesinde öngörüldüğü biçimde (üçte birden yarısına kadar) artırarak uygulayacaktır.
Yargıtay Kararı – CGK., E. 2012/91 K. 2012/233 T. 12.6.2012
“Bilirkişi raporuna göre suç saatinde yaklaşık 146 promil alkollü olan sanığın, yönetimindeki aracı ile Ümraniye TEM otobanında seyir halinde iken, emniyet şeridinde park edip, dörtlü flaşörlerini yakmak suretiyle patlayan araç lastiğini değiştirmeye çalışan ölene çarparak, ölümüne ve araçta bulunan katılanın hayati tehlike geçirmeden ve basit tıbbi müdahale ile giderilecek biçimde yaralanmasına sebebiyet verdiği, olay yerinde durmayarak kaçtığı, olayın meydana gelmesinde kusurunun tam olduğu dikkate alındığında, 2 ile 15 yıl arasında bir ceza tayin ve takdir etmek durumunda olan yerel mahkemece temel cezanın 6 yıl hapis olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.”
D. ŞAHSİ CEZASIZLIK VE CEZADA İNDİRİMİ GEREKTİREN ŞAHSİ SEBEP
22. maddenin 6. fıkrasında ise, “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu hükmün uygulanabilmesi için faille mağdur arasında bir akrabalık ilişkisinin mevcudiyeti gerektiği gibi; meydana gelen sonucun failin kişisel ve ailevi durumu itibariyle mağduriyetine sebebiyet vermesi gereklidir.
Failin meydana gelen sonuç itibariyle acı ve elem duymadığı durumlarda bu halden yararlandırılması mümkün olmayacaktır.
Failin ailesi dışında bir kimsenin taksirli davranıştan dolayı doğrudan mağdur olması veya failin ailesinden bir kimse yanında üçüncü bir kişinin da mağdur olması durumunda bu hükmün uygulanması kabul edilmemektedir.
Bu halin mevcut olduğunun mahkemece saptanması halinde cezasızlık kararı verilmesi zorunlu olup; mahkemeye bu konuda bir takdir yetkisi tanınmamıştır.
Eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirilmesi halinde ise verilecek cezada indirime gidilebilir. Bu halde Kanun Koyucu mahkemeye bir takdir yetkisi tanımış olup, indirim yapılması zorunlu değildir.
F. KUSURLULUĞU ETKİLEYEN NEDENLER
TCK’nın taksiri düzenleyen 22. maddesinin 4. fıkrasında “taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, her somut olayın özellikleri çerçevesinde meydana gelen sonuç açısından failin kusuruna ilişkin bir değerlendirme yapılacak ve bu değerlendirmenin sonucuna göre alt ve üst sınırlar arasında failin cezası belirlenecektir.
Taksirli suçlarda failin kusurunun belirlenmesinde, meydana gelen sonucun fail tarafından öngörülebilir olup olmadığı dikkate alınacaktır. Meydana gelen sonuç fail tarafından hiçbir biçimde öngörülebilir nitelikte değilse, kişinin meydana gelen bu sonuçtan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Bu durumda kaza ve tesadüften söz edilecektir.
Meydana gelen sonucun öngörülebilir olup olmadığının belirlenmesinde ise dikkate alınacak kriter, yine bizzat failin kendisidir. Failin fiilini gerçekleştirdiği zamandaki yaşı, eğitim, bilgi ve kültür seviyesi, sosyo-ekonomik durumu, kişiliği ve tecrübesine göre, meydana gelen sonucun öngörülebilir olup olmadığı; bu çerçevede de kendisinden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı belirlenecektir. Failin, sahip olduğu kişisel özellik ve yeteneklerine göre, somut olayda meydana gelen sonucu öngörebilir nitelikte olmasına rağmen, objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranarak öngörmemiş olması halinde meydana gelen bu sonuç açısından kusurlu davrandığı kabul edilecektir.
III. YAPTIRIM VE YARGILAMA
Taksirle adam öldürme suçunun cezası, 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır. Taksirle adam öldürme neticesinde “iki veya daha fazla kişi ölmüş” veya “bir kişi ölmüş ve bir veya birden fazla kişi yaralanmışsa” suçun cezası 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.
Bilinçli taksirle adam öldürme suçunun cezası ise yukarıdaki maddeye göre belirlenen cezanın 1/3’ten 1/2 oranına kadar arttırılmasıyla tespit edilir.
Taksirle Adam Öldürme Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, fail hakkında verilen mahkumiyet hükmünün 5 yıl süre ile hüküm doğurmaması ve bu süre sonunda cezanın kendiliğinden düşmesiyle sonuçlanan faile ikinci bir şans veren ceza hukuku kurumudur. Bilinçli taksir halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ceza miktarı nedeniyle mümkün değildir. Taksirle adam öldürme suçu halinde ise ceza miktarı 2 yıl veya altında olduğunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) mümkündür. Hagb kararı verilmesi için mağdurun ölüm nedeniyle uğradığı maddi zararın karşılanması zorunludur. Mağdurun zararı giderildiği taktirde mahkeme tarafından HAGB kararı verilebilir.
Taksirle Adam Öldürme Suçu ve Cezanın Adli Para Cezasına Çevrilmesi
Taksirle adam öldürme suçu, “Adli Para Cezası” seçenek yaptırımı açısından özellikli bir durum arz etmektedir. Taksirle adam öldürme suçu nedeniyle yapılan yargılamada verilecek cezanın miktarı ne olursa olsun, isterse faile 15 yıl ceza verilsin, bu ceza koşulları varsa adli para cezasına çevrilebilir. Yani taksirli suçlarda cezanın adli para cezasına çevrilmesi açısından bir ceza süresi sınırı yoktur.
Bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunda ise verilecek cezanın adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
CEZA EVUKATININ DESTEĞİNİN ALINMASI GEREKTİĞİ
Yukarıda Türk Ceza Kanunu’nun 89.maddesinde belirtilen Taksirle Yaralama suçunun tüm unsurlarına değinmiş bulunuyoruz. Yaşanılan süreçte insanların gerek yaşadığı duygusal boyut gerekse de hukuki boyutun takip edilmesi tarafımız ceza avukatları ile en güzel şekilde yerine getirilmektedir.